1700’lü yıllarda İngiliz aristokrasisindeki Chesterfield hanesinin dördüncüsü Kont Philip Stanhope bir gün asillere yaraşır bir koltuk tasarlanmasını ister. Aynı zamanda döneminin önemli bir yazarı ve trendsetter’ı olarak tanınan Philip Stanhope bu modeli tasarlayacak olanlara şuna dikkat etmelerini söyler; bir asil bu koltuğa oturduğunda kıyafeti buruşmamalı, kırışmamalı. Bir ustayı işe alarak bu konuda çalışmaları başlatır. Önemli zengin hanelerden olan Chesterfield’de sergilenmesi sonrası koltuğun zenginliği, asaleti simgelediği söylenir. Chester’ın tarihi hakkında kesin kayıtlar olmamakla birlikte bu konuda yazılmış bir hikaye daha vardır.
İkinci hikayeye göre Kont ölüm döşeğindeyken torunu son kez görmek için kendisini ziyarete gelir. Kont da uşağına “torunuma bir sandalye
ver” diyerek onu oturtmasını ister ve ölür. Uşağı da buyruğu kendince yorumlayarak Kont’un Chesterfield koltuk prototipini torununa miras bırakmak istediğini anlar. Stanhope’un torunu da aldığı prototipi Chesterfield hanesinde sergiler. İnsanlar bir müze parçasına bakarcasına hayranlık duyar. Tüm haneler benzer
modellerle koltuğu tasarlayarak simge haline getirirler. Bu şekilde Chester koltuğun şöhreti günümüze kadar kaybolmadan gelir.